Oyuncak Atölyesinde ahşap oyuncaklar üretiyor Hüseyin Usta, ahşap oyuncaklar yapmaya yıllar önce evinde bir hobi olarak başlıyor. Oyuncaklar artıp eve sığmaz olunca bu küçük atölyede devam ediyor oyuncak üretimine.
Hüseyin Usta, atölyesinde ahşap arabalardan, denge oyunlarına dek çeşitli oyuncaklar üretiyor. Atölye’de küçük tüp üzerinde kaynayan demlikteki taze çayın kokusuyla ahşap kokusu karışıyor birbirine. Bu kokuların içinde seyre daldığım rengârenk oyuncaklar bana Pinokyo masalındaki Gepetto Usta’yı hatırlatıyor.
“İlk olarak gemi maketi, müzik aleti yaparak başladım ahşap çalışmalarıma, ürettiğim oyuncakların çeşitleri arttıkça eve sığamayıp bu küçük atölyeyi satın aldım. Ahşap oyuncaklar üretirken tek arzum kütükten kendim bir şeyler üretebilmekti. Hazır olanı herkes yapıyor. Kesip biçip ölçülerle, tasarımından oymasına kendim yapmaktı. 2010 yılında başladım ahşap oyuncaklar üretmeye, atölyeyi aldıktan sonra da benim için hobi olmaktan çıktı ve iş haline geldi oyuncak üreticiliği.”
Ahşap oyuncakların ve birçok el sanatının takdir görmemesinden yakınan Hüseyin Usta, böyle üretimlere daha çok fırsat verilmesi gerektiğini söylüyor. Hüseyin Usta, günümüzde daha çok kullanılan plastik oyuncakların çocuklar için sağlıklı olmadığını söyleyip, ahşap oyuncakların sağlık açısından da önemini anlatıyor.
“Ahşap dünyanın en eski yapı malzemesi, ilk insanlar bile ahşap kullanmışlar ve giderek ahşap daha da farklılaşarak kullanılıyor. Ahşap’ın sağlıklı yönlerinden birisi uzun süre dayanıklı olmasıdır. Ve elbet en önemlisi çocuklar için bu ürettiğimiz oyuncakların mikrop barındırmamasıdır. Mikrop barındırmayan ürünlerde kanserojen tehlike olmuyor. Bunu bilinçli anneler çok önemsiyor ve çocuklarına aldıkları oyuncakları bu bilinçle alıyor. Doğadan gelen ve sadece el sanatıyla biçim verilen bir ürünün sağlıklı olması kaçınılmazdır.”
Ahşap’a dokunmanın insana huzur verdiğini söylüyor Hüseyin Usta ve bilgece bir gülümsemeyle günümüzdeki yapay suntalarla gerçek ahşabın karıştırılmaması gerektiğini de vurguluyor.
“Ürettiğimiz ürünleri laboratuar testlerinden geçiriyoruz. Uluslararası geçerliliği olan testlerden geçiyor ürünlerimizin hepsi. Bu ürünler 19 element testinden geçiyor ve öyle onaylanıyor. Kendim için neyin en iyisini istiyorsam, severek yaptığım bu ürünlerin ulaşacağı insanlar için de bu özeni göstermeye gayret ediyorum.”
Hüseyin Usta, ahşap ürünlerin en büyük zorluğunun pazarlama aşaması olduğunu bu tür el ürünlerinde devlet desteklerinin daha çok arttırılması gerektiğini söylüyor.
“Türkiye’de oyuncak piyasasının büyük bir bölümü yurt dışından karşılanıyor. Bunların birçoğu ahşap ya da sağlıklı bir malzemeden değil plastik ve sağlıksız malzemelerden üretilen ürünler oluyor. Çok ucuza satılan Çin malı ürünler bunun en görünür örneğidir. Biz ürünlerimizin onaylarını aldık, patentini aldığımız ürünlerimiz var, fakat hala bir pazara sunamadık bu ürünleri. Ürünlerimizi internetten sattığımız oluyor ya da eş dost aracılığıyla satış yaptığımız oldu. Fakat perakende satışımız da yok henüz. Ben oyuncak ve oyuncak parçaları üretmeyi hedefliyorum bundan sonra da, diğer oyuncak üreticileriyle de irtibata geçip onlarla da ortak çalışmalar yapmayı düşünüyorum.”
Çay bardaklarındaki son yudumları içerken bu küçük ahşap oyuncak atölyesi ve Hüseyin Usta’yla vedalaşma vaktimiz de geliyor.
Oyuncakların arasında farklı kuş figürlerinden biri tamamlanmış diğeri yarım kalmış bebek çıngırakları gözüme ilişiyor. Bitmiş olan çıngırağı yeğenim Ada için satın almak istesem de Hüseyin Usta ısrarla, bu atölyede paramın geçmediğini söyleyerek çıngırağı Ada için memnuniyetle hediye ediyor.
Ahşap atölyesinden ayrılırken, elimde oyularak kuş olmuş çıngırak, damağımda çayın demli tadı, kulağımda Hüseyin Usta’nın hoş sohbetiyle çıkıyorum.