“Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinde reklamın dönüştürücü gücünden faydalanmak” başlığını 4 Şubat 2019’da Eşit Adımlar Platformu sayfasında okumuştuk.
Başlığın devamında reklamda toplumsal cinsiyet eşitsizliğine yönelik çözümler üretme hedefiyle çalışan Reklam Verenler Derneği (RVD) Ekim 2018’de Bahçeşehir Üniversitesi Reklamcılık Bölümü ile birlikte Türkiye’deki Effie Ödüllü Televizyon Reklamlarının 10 Yıllık Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Karnesi Araştırması'nı yayınlamasının yani RVD, “Reklamda Roller Değişiyor” başlıklı etkinliğin haberiydi okuduğumuz.
2021’de reklamlar değişti mi?
RVD’nin bu kampanyasında şunlara yer veriyordu: “Reklamlarda erkekler kadınlardan iki kat fazla yer alıyor, erkeklerin ekranda göründükleri süre kadınlardan dört kat fazla, erkeklerin konuşma süreleri kadınlardan yedi kat fazla, reklamlarda erkekler daha zeki, eğlenceli ve güçlü, kadınlar ise genç ve seksi olarak resmediliyor…” Maddeler tartışılırken cinsiyet eşitliği konusunda markaların iyi uygulamalar ortaya koyması için de tavsiyeler veriliyordu.
Örnek çalışmalar içinde Unstereotype Alliance’nin algıları şekillendirmeye yardımcı olmak için reklamın gücünü kullanarak olumlu kültürel değişimi etkilemeye çalışıldığına değiniliyordu.“ 2021’e geldiğimizde aradan geçen iki yılda neler değişti?” diyerek yukarıdaki maddelere tekrar göz attığımızda aradan geçen iki yıllık zaman ve gündemin sancıları bir yana reklamlar kaldığı yerden devam ediyor.
Peki, reklam filmlerinde 8 Mart, 25 Kasım gibi toplumsal cinsiyet eşitliği temeline dikkat çekmek için nelere dikkat edilmeli?
Toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı reklam filmi için nelere dikkat etmeliyiz?
8 Mart öncesinde ve sonrasında toplumsal cinsiyet eşitliği temellinde bir reklam metni ve kurgusunda nelere dikkat etmemiz gerektiğini 2021 reklam filmleri üzerinden anlatacak olursak:
1)- Dönemin sorunlarını içine alan ve kendi markası kadar bu güncel soruna da dikkat çeken bir metin ve görsel olması gerekir.
Bunun bu yıl en güzel örneğini Boyner kadın cinayetleri ve İstanbul Sözleşmesi ile Fort Otosan ise Covit- 19 ile kadının ev içindeki iş yüküne dikkat çekerek yaptı. Bu temelden bakıldığında bu yılın ve geçtiğimiz yılların gerçek sorunlarını, sorularını dile getiren bir reklam filmi de Demet Evgar’ın oyunculuğuyla seyirciyle buluştu.
2)- Kadın ve erkek dış sesinin gerektiği yerlerde uygun olarak kullanması…
Bu ne demek BİM, Boyner (ilk madde için uygun örnek olsa da Boyner), bkm kitap, Kığılı, gibi gereksiz erkek dış sesiyle kadın sorununu anlatıp 8 Mart kutlamak olmamalıdır. Bu maddenin en güzel örneğini bu yıl Vakıfbank reklamı verdi. Reklamda soruyu erkek soruyor, sorunu ve devamını kadın dış ses anlatıyor ve günün önemine dikkat çekiyor.
3)- Toplumsal cinsiyet eşitliği diline uygun içerikler üretmesi önemlidir.
Dardanel, muhteşem bir örnek sunuyor ve beraberinde “adamlar değil kadınlar yapmış” diyor. “Bilim adamı değil bilim insanı” gibi doğru bildiğimiz yanlış dil kalıplarına dikkat çekiyor. Greyder de 8 Mart reklamında “kadın sürücü değil sürücü”, “kadın doktor değil doktor” gibi önemli vurgularla bu eşitlik diline sahip çıkanlardan biri oluyor bu yıl.
4)- Toplumsal rollere vurgu yapmak yerine daha eşitlikçi bir temelden kaleme alınması gerekir.
Kadın ve erkek temsilini ve toplumsal rolleri dayatan bir reklam örneği verecek olursak 2021’de buna en iyi örnek Yayla oldu. Reklam filminde kız çocuğunun annesini anlatmasıyla başlayan sahne daha sonra kocaman bir aile sofrasında erkeklerin kadınlara “bizim için kendinizi feda ettiniz” teşekkürleriyle devam ediyor. Erkek dış ses ise 8 Mart’ı kutluyor. Roller aynı, dayatımlar aynı…
5)-Toplumsal roller üzerinden kurban rolü seçilmemelidir.
Kadını fedakâr olarak tanımladığı noktada, burada da Yayla reklam filmini örnek gösterebiliriz. Bununla birlikte Altınbaş’ın 8 Mart 2021 reklamı da “Kadına mutluluk yakışır” sloganıyla yine erkek dış sesin sunumuyla tamamlanıyor.
6)- Reklam filmleri özellikle böylesi önemli günlerde elbette herkesin anlayacağı bir dil ve mesaj içermeli ama bu mesaj toplumsal cinsiyet rollerini yeniden üretmemeli…
Kelebek Mobilya Nükhet Duru’nun “kadın kadına konuşalım” vurgusuyla ilham ve rol model temsili yaratmaya çalışıp, hikâyeyi çok daha kişisel bir noktadan almış olsa da günün sonunda bu reklamlarda kolektif bilincin algısını göz ardı etmemeliyiz.