Atlas Arslan

Balerin: Dönüşümün Dansı

Balerin: Dönüşümün Dansı Ankara’da yaz akşamlarının hafif serinliği düşerken Sıhhıye’den  Opera Meydanı’na, otobüs durakları, semt otobüsleri dolup taşıyor. O kalabalığın arasında trafik ışıkları yaya geçişini gösterince karşıdaki Gençlik Parkı’na doğru yürüyorum. Semt karakolunun yanındaki kocaman parkın dışındaki tüm koşuşturma, işten eve dönerken süren sabırsız karmaşa ve gerginlik bir anda parkın dışında kalıyor. Ankara Gençlik Parkı, şehrin önemli temsil yerlerinden birisi, bu temsil her yaştan Ankaralı için şehrin dinlenme yeri gibi görünüyor. Adımlarınız ilerledikçe parkın içindeki lunapark ışıkları sarıyor her yanınızı. İlerliyorum… Henüz görüş alanıma girmeden eteklerindeki çığlıklar kulağıma geliyor. Evet, işte tam karşımda yine tüm ihtişamıyla dansına başlıyor. Karşısına geçiyorum, bir sonraki dansında eteklerinde olmayı beklercesine gözlerimi ona dikip kendimi onun büyüsüne bırakıyorum. Kocaman gözlerini karanlığın boşluğuna dikmişken odağı eksenindeki dans ve kahkahalar. Eteklerindeki insanların çığlıkları nereye kopup giderse gitsin o burada. Ahenkli dansı seyre daldıkça, bir bedenin usulca kendini yere bırakışı ve aniden yerden fırlayışına benziyor.

Dansı bitip eteklerindeki insan kalabalığını uğurlarken görkemli bedeni ve ihtişamlı duruşuyla kocaman gözlerini karanlıktan oyuncakların ışıklarına çeviriyor. Etekleri dengeli bir terazi gibi kendini ölçerken, yeni insan kalabalığıyla salınıyor. Ben de o insan kalabalığına karışıp eteğine tutunurcasına yerleşiyorum. Yeniden dansına başlıyor, parkın çay bahçesinde yüksek sesle çalan Nil Burak’ın “Yalnızım Ben” şarkısına eşlik ediyor etekleri. Gözlerindeki büyüleyici hikâye bu kez eteklerinin uçlarına doğru yükseliyor. Durduğu an eteklerindeki insan seli bir yandan boşalıyor diğer yandan doluyor. Ayakları yere basmaya çalıştıkça eteğindeki tüm kontrol içgüdülerinin merkezi oluyor. Yaşamı sürdürmek için gereken her şey şu an burada bu merkezden yönetiliyor. Giderek hızlanan kocaman eteği aynı zamanda kabullenişin, varoluşun merkezi gibi… Cinsiyeti reddeden cinsiyetlerin ötesindeki bu dans ve fısıltı, temsillerden ve yargılardan bağımsız kabulü başarmanın dansı… Sevgi ve dengenin dansı…

Fısıltıyla yükselen bir çığlık gibi, aynı zamanda bir ağacın derinlerdeki besin ve suya ulaşıp tüm gövde ve dalları besleyen kökleri gibi. Yaşamdan aldığı enerjiyi toplayıp bu dansla dönüştürüyor ve eteğindeki insanlara, bu parka, bu şehre bu enerjiyi yayıyor. Dans sürdükçe eteklerinden yükselen sedir ağacı kokusu her yanımı sarıyor. Kutsal kitaplarda büyüklüğün, kuvvetin, şan ve şerefin, kraliyetin, maneviyatın, şiddetin, takdirin, zenginliğin sembolü olarak kabul edilen sedir ağacı,  Hititler döneminden beri de erkek tanrılarla özdeşleşir. Oysa burada onun dişil etekleri sedir ağacı kokusunu rüzgârla sunarken erkeklikle özdeşleşen tüm ihtişamlar yeni bir yaratıma dönüşüyor.
Bu yaratımın gücü tüm şehri sarar mı? Bu yaratımı hissetmek için ihtiyacımız olan bir başkaldırı bir isyan mı? Sakarya’da kapanan lunaparkta memeleri açık olan Balerinin haber başlıklarına taşınması dansının durmasının isyanı mı yoksa Balerinin memelerini meraktan açanların meme uçlarının karşısındaki şaşkınlığı mıydı? Gerçek, haberin içinde mi?
“Sakarya'daki bir lunaparkta bulunan oyuncak balerine giydirilen kıyafet yırtılınca göğüsleri açıkta kaldı. Bir süredir kapalı olduğu belirtilen Çark Mesire Alanı'ndaki lunaparka gelen kişiler balerinin fotoğraflarını çekti. Doğan Haber Ajansına konuşan bir genç, "Mağazalarda kullanılan cansız mankenlerde göğüsler görsel olarak yer alıyor. Bu lunapark oyuncağında da aynı şekilde olabilirdi. Ancak birebir bu şekilde olması çok tuhaf geldi bize" dedi.”

Akşam serinliği arttıkça sedir ağacının kokusu dansın ardındaki esintiyle giderek keskinleşiyor. Sedirin kokusu dansa, dans sedirin köklerine karışıyor. Sakarya’daki meme uçlarının isyanı ya da şaşkınlığı bu parktaki her surette farklı duygulara karışıyor. Çocuk neşesine, genç libidosuna, yaş almışların sorgularına tutunuyor. Tüm insanlık halleri sedir ağacı kokuyor.
Tutunduğum etekleri bırakıp başımın hafif dönmesiyle ayaklarımı yere basıyorum, sedirin kökleri dolanıyor ayak parmaklarıma, dans yeniden başlarken yenilenen tüm duyguların sesleri yükseliyor Ankara Gençlik Parkı’nda.

Ankara ışıklar içinde;
Bu ışıkların içine uzaklardan düşen bir karanlık… Çoğunluğun bilmediği bir karanlık…
Bu karanlığın içinde bir yangın… Çoğunluğun yaktığı bir yangın…

 
Tüm Hakları Saklıdır: 2018
Web Tasarım